STD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
STD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2015 Pazartesi

Türkiye Ziraatçiler Birliği “2015 yılı ‘HİLELİ GIDA RAPORU’ açıklandı”

Türkiye Ziraatçiler Birliği “2015 yılı ‘HİLELİ GIDA RAPORU’ açıklandı”
(AA, Ankara, 7 Eylül 2015)
Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı İbrahim Yetkin, yaptıkları "Hileli Gıdalar" araştırmasına göre, şekerlemelerin içine domuz jelatini, tekstil boyası ve hayvan yemi katıldığını, kuru üzümleri haşerelerden korumak için kurutulmadan önce mazota batırıldığını bildirdi.
Yetkin, dernek binasında düzenlediği basın toplantısında, bu yılın başından itibaren yaptıkları çalışmalar sonucunda "Hileli Gıda Raporu"nu hazırladıklarını aktararak, gıda terörünün, "terör"den daha çok can aldığını ifade etti.  
Gıda terörünün hem ekonomiyi hem de halk sağlığını kemirdiğini söyleyen Yetkin, hileli gıdaların sektöre maliyetini 25-30 milyar lira olarak tahmin ettiklerini dile getirdi.
Yetkin, Türkiye'de gıda sektöründe kayıt dışılığın getirdiği ekonomik kaybın da 7-8 milyar lira civarında olduğunu düşündüklerini belirterek, gıda sektöründe toplam 400 bin civarında işletme bulunduğunu, kayıtlı işletme sayısının ise bunun yaklaşık 10'da 1'i düzeyinde olduğunu kaydetti.
Hileli gıdaların halk sağlığı açısından oluşturduğu tehdidin ise toplum tarafından yeterince bilinmediğine işaret eden Yetkin, "Genellikle 'ucuz gıda' olarak bilinen ve normal satış fiyatının oldukça altında fiyattan satıldığı için özellikle dar gelirli kesim tarafından tercih edilen gıdalar genellikle daha kalitesiz olmakla birlikte yine de bir gıda ürünü olarak değerlendiriliyor. Oysa bu gıdaların içinde insan sağlığına çok zararlı maddeler var" şeklinde konuştu.
DENETİMLER SADECE KAYITLI FİRMALARLA SINIRLI KALIYOR
Yetkin, Türkiye'de gıda denetimlerinin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve yerel yönetimler tarafından yapıldığına dikkati çekerek, bu denetimlerin kısıtlı sayıda denetçi ile kayıtlı işletmelere yönelik yapıldığının altını çizdi.
Bakanlıktan aldıkları bilgilere göre, bu yılın ilk 6 ayında 335 bin 68 denetim gerçekleştirildiğini dile getiren Yetkin, bu denetlemelerin dağılımına bakıldığında, süt ve süt ürünleri üreten işletmelere 8 bin 649, et ve et ürünleri üreten işletmelere 2 bin 531, ekmek ve ekmek çeşitleri üreten işletmelere 16 bin 834 denetim ve unlu mamuller üreten işletmelere 9 bin 620, şekerleme üreten işletmelere 872, pastacılık ürünleri üreten işletmelere 8 bin 540 denetim gerçekleştirildiğini kaydetti.
Denetlenen 335 bin 68 işletmeden 5 bin 375'ine idari para cezası uygulandığının altını çizen Yetkin, 49 firma hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, kesilen idari para cezasının toplam tutarı ise 27 milyon 580 bin 326 lira olduğunu bildirdi.
Bu yıl içerisinde kamuoyuna ifşa edilen ürünlerin arasında et ve süt ürünleri, takviye edici gıdalar, zeytinyağı, bal, alkolsüz ve alkollü içecekler, kahve, çikolata ve tahinin yer aldığına dikkati çeken Yetkin, "Örneğin, köftede at eti, Adana kebapta kanatlı eti, kıymada sakatat, sucukta da deri dokusu tespit edilmiş. Bu arada şifa niyetine satılan bitkisel macun ve bitkisel gıda takviyelerinin içerisinde sıklıkla ilaç etkin maddesi Sildenafil'e rastlanmış" ifadelerini kullandı.
Denetimlerin kayıtlı firmalar üzerinde yapıldığını, kayıt dışı firmalar ise genellikle tespit edilemedikleri için bu denetim rakamlarının dışında kaldığını belirten Yetkin, bu durum nedeniyle kayıtsız firmaların daha da fütursuz faaliyet gösterdiğini bildirdi.
HİLELİ GIDA ÜRETİM YÖNTEMLERİ
Yetkin, yaptıkları araştırma sonucu en sık rastlanan hileli gıda üretme yöntemlerini şöyle sıraladı:
- Yüzde 100 dana eti diye satılan sucuklarda at, eşek ve kanatlı eti uzun soyulmuş sosise kanatlı eti, yabancı doku ve iç organ katılıyor
- Sucuk, salam imalatında kullanılan sarmısak kireç suyunda soyuluyor
- Tereyağa bitkisel yağ karıştırılıyor
- Soya baharatla karıştırılıp sucuk imalatında kullanılıyor. Sucuğun raf ömrünü uzatmak için nitrat katılıyor
- Yoğurda bitkisel yağ ve jelatin karıştırılıyor
- Yoğurt ve ayrana peynir suyu ve nişasta ekleniyor
- Hem UHT sütlere hem de sokak sütlerine su ekleniyor
- Yağlı tulum peynirine bitkisel ve hayvansal yağ ve nişasta katılıyor
- Atık yağ olarak anılan kullanılmış kızartmalık yağ çeşitli gıda maddelerine karıştırılıyor
- Şekere tekstil boyası, yumuşak şekere domuz jelatini ve tekstil boyası katılıyor
- Küp şekeri kalıp haline getirmek için mumsu maddeler kullanılıyor
- Çikolataya hayvan yemi olarak kullanılan soya tozu, margarin, keçi boynuzu tozu, leblebi tozu, kavrulmuş bakliyat tozu, fındık zarı karıştırılıyor
- Tatlılarda Antep fıstığı yerine bezelye ve yeşile boyanmış yer fıstığı kullanılıyor
- İncirler hidrojen peroksitle ağartılıyor. Bozuk, ezik ve kurtlu incirlerden 'incir lokumu' gibi ürünler yapılıyor
- 'Haşerelere karşı önlem' için kuru üzümler kurutulmadan önce mazota bulanıyor
- Tereyağlı diye satılan baklavalara tereyağı aroması ekleniyor
- Süt kremasının yerine, sıvı ve katı formdaki bitkisel yağlar, bitkisel orijinli proteinler ve ithal ucuz süt tozları kullanılıyor
- Baklava şerbetlerinde şeker yerine tatlandırıcı ve mısır glikozu kullanılıyor
- Şekerpancarı pekmezi üzüm pekmezi diye satılıyor
- Helvanın içine beyaz susam yerine Sudan'dan ithal edilen ucuz susam konuluyor
- 'Takoz' diye tabir ettikleri eski dönerlerin üzerine yeniden et konularak satılıyor
- Tavuk döner içine öğütülmüş inek memesi, sakatat parçaları, bağırsak, kıyılmış tavuk derisi ve paça katılıyor.
- Et terbiye edilirken yüzde 20­25 oranında su verilip ağırlaştırılıyor
-Et yerine nişasta, tavuk derisi, zar, baharat karışımı kullanılıyor
- Yağ ve kemik külünden lahmacun yapılıyor
- Beyaz et klora batırılıp taze görüntüsü veriliyor
- Kırmızı bibere kiremit tozu, karabibere renk alması için kanserojen boya katılıyor
- Kakaolu fındık kremasında kakao yerine keçiboynuzu tozu ve margarin kullanılıyor
- Zeytinyağına kanola, fındık ve soya yağı karıştırılıyor
- Zeytinler kimyasal boya ile renklendiriliyor
- Bozuk ve kırık yumurtalar pastacılık sektöründe kullanılıyor
- Dökme baharatlar arasına kurutulmuş ot­sap karıştırılıyor
- Kaçak sigaralarda kullanılan tütünün içine tahta tozu katılıyor
- İçkiye katılan metil alkol zehirliyor ve körlüğe neden olabiliyor
- Şaraplara su ve şeker katılabiliyor
- Reçelin içine az miktarda meyve, bol miktarda şeker şurubu konuluyor
- Dondurmaların içine doğal sahlep yerine suni sahlep, süt yerine su ve süt tozu, meyve yerine yapay meyve boyası katılıyor
- Meyve sularına aroma olarak kimyasal ürünler katılıyor
- Günü geçmiş sütlü tatlılar hazır yemek firmaları aracılığıyla tüketilebiliyor
GIDADAKİ KDV AZALTILMALI
Üretim sürecinin denetlenmesi için tarladan tüketiciye kadar uzanan zincirin kayıt içine alınması önem taşıdığının altını çizen Yetkin, üreticilerin, denetlenebilir kooperatif işletmeler içinde toplanması gerektiğini bildirdi.
Yetkin, gıda maddelerinden alınan KDV ve dolaylı vergilerin azaltılarak makul sınırlara çekilmesi gerektiğinin altını çizerek, tarım satış kooperatiflerinin yanı sıra üretici kooperatiflerinin gıda üretimi yönündeki girişimlerinin desteklenmesi gerektiğini ifade etti.

14 Nisan 2015 Salı

O balların tamamı sahte!

O balların tamamı sahte!
Bakan Canikli, TV kanallarında sürekli kampanyası yapılan balların tamamının sahte olduğunu açıkladı. Canikli, bal reklamlarını durdurduklarını belirtti
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, balda her ihbari değerlendirdiklerinin altını çizerek,  “Artık bal reklamı sıfır, artık hepsinin reklamını durdurduk. Kimse artık bal reklamı yapamaz” diye konuştu. 
Türkiye’nin neresinde olursa olsun gelen şikayetlere müdahale ettiklerini söyleyen Canikli, Hürriyet’e yaptığı açıklamada şunları söyledi:
'Gerçen balın fiyatı bu değil'
"Televizyon yoluyla yapılan bal satışlarını analiz ettik tamamı sahte çıktı. Analize göndermeden önce yayını durduruyoruz satış olmasın diye. Analizde sorun çıkmazsa yayına devam ettiriyoruz ama tamamı sahte çıkıyor. Balı tatlandırıcıdan, nişasta bazlı şekerden, glikozdan yapıyorlar. Onun da kilosu bir liradır. Dünyada örneği var mı bilmiyorum. 10 liraya satıyorlar. Aroma, bal tadı vericilerle birlikte toplam maliyeti en fazla 1.5 lira oluyor. Ama gerçek balın fiyatı en az 250-300 liraya ulaşıyor. Zayıflama haplarında da durum aynı. Çeşitli hastalıklara iyi geldiği öne sürülen ürünlerin büyük bölümünün reklamlarını durdurduk. Tamamına yakınının sağlık kurallarına uygun olmadığını gördük.”
Reklam Kurulu ceza yağdırdı
Reklam Kurulu da 2014 yılı içerisinde bal reklamlarıyla ilgili olarak 2 reklam yayınına durdurma cezası, 23 reklam yayınına ise 2 milyon lira idari para cezası vermişti. Kurul, sahte bal reklamlarının durdurulmasına da karar vermişti.

1 Kasım 2014 Cumartesi

15 EKİM DÜNYA EL YIKAMA GÜNÜ

15 EKİM DÜNYA EL YIKAMA GÜNÜ
Küresel El Yıkama Günü beş kıtada 70’i aşkın ülkede 15 Ekim 2008’den beri kutlanmaktadır. Burada amaç, tüm dünyada milyonlarca kişiyi ellerini sabunla yıkamaya özendirmektir. Ellerin sabunla yıkanması, ishal ve grip gibi hastalıkları önlemenin en etkili ve masrafsız yollarından birisidir.  Bu iki hastalık, her yıl yaklaşık 3.5 milyon çocuk ölümüne yol açıyor. 
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2008’i Uluslararası Sanitasyon Yılı (USY) ilan etmişti. Küresel El Yıkama Günü, USY’nin gelişkin sanitasyon ve hijyen uygulamaları çağrısını pekiştirici bir yön taşımaktadır. 
Çocuklar, etkili sanitasyon imkânlarının olmayışı ve yetersiz hijyenin yol açtığı hastalıklara son derece açık durumdadır. Dünyada her gün 5 yaşından küçük 5 binden fazla çocuk ishal yüzünden ölmektedir. İshale yol açan ise, kısmen, temiz olmayan su, temel sanitasyon olanaklarının bulunmaması ve yetersiz hijyendir. 
Küresel El Yıkama Günü çocuklara ve okullara odaklanmıştır. Okullarında daha gelişkin hijyen uygulamalarını öğrendikten sonra, çocuklar bu mesajları evlerine taşıyarak değişimin özneleri olarak hareket edebilirler. Afganistan’dan Peru’ya kadar, çocuklar, öğretmenler ve ana babalar, ünlü kişiler, hükümet görevlileri, sivil toplum üyeleri ve özel sektörle birlikte ellerin sabunla yıkanması konusunda duyarlılık geliştirilmesi için çalışacaklardır. 
SOĞUKTAN DEĞİL KİRLİ ELLERDEN KORKMALI
Havalar serinlemeye başladı, nezle ve grip kapıda. Bugünlerde  “üşüttüm ya da üşütmüşüm” kelimelerini sık duymaya başlayacağız.  Üşütme ile hastalıkları ilişkilendirmek yalnızca nezle ve gribe özgü de değil. 
Bu mevsimde nezle ve gribin artmasının sebebi ne soğuk ne de üşütmedir. Nezle ve gribin üşütme ile bir ilişkisi yok. Hava ne kadar soğuk olursa olsun, insanlar diğer bir insandan virüs almadıkça kesinlikle nezle ve gribe yakalanmazlar.
İnsanlar kışın da yaz mevsimindeki gibi yaşasa, kış gelince nezle ve grip artmaz aksine azalır. Çünkü havaların soğuması, çevre sıcaklığının düşmesi bakterilerin-virüslerin üremesini yavaşlatır, ömrünü kısaltır. Bu nedenle de kış aylarında virüslerin hastalık oluşturması da daha zorlaşır.  Bu tür hastalıkların sonbahar ve kış aylarında daha az görülmesi gerekir. Oysa bu böyle olmuyor. Soğuk aylarda nezle ve grip  daha çok görülüyor. Çünkü okullar bu mevsimde açılıyor, çocuklar  zamanlarının hemen tamamını kapalı mekanlarda geçiriyor ve büyük küçük herkes toplu taşıma araçlarını daha sık kullanılıyor. Yani soğuk aylarda her yaştan insan zamanının büyük kısmını okul, kafe, otobüs ve minibüs gibi kapalı mekanlarda geçiriyor. Daha da kötüsü, soğuk gelmesin diye buraların kapı ve pencereleri sıkı sıkıya kapatılıyor. Havadaki bakteri ve virüslerin yoğunluğu en üst düzeye çıkıyor.  Bu gibi yerler tanıdık tanımadık insanların bir birine çok yakın olduğu ve birbiriyle en yoğun virüs alışverişinde bulunduğu yerlerdir. 
ELLERİN TEMAS ETTİĞİ YERLERE DİKKAT
Günlük hayatımızda en sık gerçekleştirdiğimiz eylemlerden biri ellerimizi yıkamamızdır. Oysa 3-4 dakikamızı alan basit gibi görünen bu eylem hayatımızı kurtarabilmektedir. Çevremizde olduğu kadar insan vücudunda da milyonlarca mikroorganizma yaşamaktadır. Normal erişkin bir insan elinde temiz gibi göründüğü durumlarda bile elin 1cm2 alanında; altı bin adet bakteri bulunabilir. 
Toplumumuzun suyla temizlik alışkanlıklarını başka ülkelerle kıyaslayıp temiz bir toplum olduğumuzdan söz ederiz. Oysa temizliği ile övünen bir toplumun nasıl olup da genel tuvaletlerinin bu kadar kirli olduğunu açıklayamayız. Üstelik bu tuvaletleri kullandığınızda birçok kişinin elini yıkamadan çıktığını, elini yıkayanların da çoğunlukla sabun kullanmadığını gözlemlemişsinizdir. 
Tuvaletlerden bulaşabilecek mikroplara karşı uygun tekniklerle el yıkamak son derece etkili olduğu gibi üst solunum yolu enfeksiyonları, grip gibi hastalıklara neden olabilen virüslerden de korunmanın en basit yolu el temizliğidir. Çoğumuz öksürürken mendil kullanmak yerine ağzımızı elimizle kapatır ve avucumuzun içine hapşırırız. Aynı havayı soluduğumuz diğer kişilerin hastalanmaması için yaptığımız bu davranış sonrasında da aynı insanlarla tokalaşarak ayrılırız. Sonuçta elimizi bir hastalık bulaştırma aracı olarak kullanmış oluruz. Grip  virusları ellerde saatlerce canlı kalabilir. Bu nedenle el yıkama ayrı bir önem kazanmaktadır. 
Öksüren hapşıran ve ateşi olan insanlar  kesinlikle okula, işe, kalabalık yerlere gitmemeli, otobüs ve metroya binmemelidir. Özetle evlerinden çıkmamalıdır. Hasta insanlar. İşe-okula değil doktoruna gitmelidir. Böylece hem kendisi, daha ağır bir hastalığa dönüşmeden ve çok daha kısa sürede grip ve nezleden kurtulur, hem de  başkalarına  virüs bulaştırmamış olurlar. 
Öksürme ve hapşırma sırasında, ağız burun kol ile kapatılarak kesinlikle çıplak el ile kapatılmamalıdır. Ellerin bir virüs yayıcı olması önlenmelidir. Virüsle kirlenmiş ellerle tokalaşmak, kapı kollarına, asansör, bankamatik düğmelerine dokunmak dokunulan her yerin virüs ile kirlenmesine hastalığın yayılmasına neden olur. Nezle ve grip açısından, alışveriş merkezlerindeki, okullar ve işyerlerindeki kapı kolları, asansör düğmeleri, tırabzanlar, bankamatik düğmeleri insanlar arası virüs alışverişinde çok önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle hasta olanların buraları kirletmemeye dikkat etmesi,  buralara dokunanların, elini ağzına burnuna götürmemesi,  el temizliğine dikkat etmesi  çok önemlidir.
Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en kolay ve etkili yolu el yıkamadan geçmektedir. Üstelik uygun teknikle yıkanmayan ellerde bakteriler yaşamaya devam etmekte ve hastalığa neden olabilmektedir. Sağlığın korunmasında el yıkamanın önemi hemen herkes tarafından çok iyi bilinmekle birlikte, yine hemen herkes tarafından ihmal edilmektedir. 
Kendi sağlığımız ve toplum sağlığı açısından doğru el yıkar ve bu alışkanlığı çevremize de kazandırabilirsek gıda zehirlenmeleri ve bulaşıcı hastalıkların önüne geçebilmek adına büyük bir adım atmış oluruz. 
Prof.Dr. Mustafa TAYAR
Uludağ Üniversitesi 
Veteriner Fakültesi
Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü