Sustainable & Ecological Agriculture Forum's etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sustainable & Ecological Agriculture Forum's etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2015 Çarşamba

AMAN DİKKAT!... "GDU’LU GIDALAR ZEHİR SAÇIYOR" - Nevzat Laleli

GDU’LU GIDALAR ZEHİR SAÇIYOR
               Nevzat Laleli
Nereye gidiyoruz yazı serisi                                      
Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl’ın istenmeyen ırkları kısırlaştırma planına ait ürpertici iddialar ortaya batmaktadır. Buna göre F. William Engdahl, tarım sektörünü elinde tutan GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) devlerinin planlarına göre bu uygulamanın insanlık için bir kıyamet yaratacağını söylemektedir.
Özetle yapılamak istenen; GDO tohumlarını, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yayarak, tarlalardaki orijinal tohumların kökünü kazıyan şirketler, şimdi dünya üzerindeki tüm orijinal tohumları muhtemel bir kıyamet günü için kutuplarda buzdan bir mağaraya saklamaktadırlar.
“Yeni Aktüel Dergisini 29.Kasım–5.Aralık.2007 tarihli 125. sayısında kapak konusu "Kıyamet Kapısı" başlığını taşıyan bir dergi yayınladı.
Bu konu içinde “Dünya üzerindeki tüm tohum çeşitlerini bir araya getirmeyi hedefleyen ambarın amacı, gelecekte dünyanın başına gelebilecek nükleer savaş, meteor düşmesi veya iklim değişimi gibi bir felaket durumunda, tohum çeşitliliğinin korunmasını sağlamak olarak belirtiliyor.
Ancak aynı gazeteci bu iyi niyetin arkasındaki korkunç amacın da bulunduğunu açıklıyor ve bu proje ile ilgili dehşet verici şüpheleri olduğunu söylüyordu. Gazeteciye göre “GDO devlerinin bizim bilmediğimiz bir şeyler bildiklerini” düşünüyordu.
GDD – GİZLİ DÜNYA DEVLETİ
Başlıkta görülen adıyla yayınlanan ve Milli gazete tarından okuyucularına dağıtılan ve hepinizin okumasını tavsiye ettiğim kitabın XXXIV. (34.) sayfasında 6 numaralı başlık, “MİKROP HARBİ” adını taşımakta ve “Tevrat’tan alınan bölüm”de şunlar söylenmektedir.
Ve onun içinde veba ve sokaklarına kan göndereceğim ve çepeçevre onun üzerine gelen kılıçla içinde ki yaralılar düşecekler ve bilecekler ki ben Rab’bim(Tevrat Hezekiel Bölümü 28/23)
14. yüz yılda Avrupa’da çok büyük ölümlere sebep olan veba salgınları yaşandı. (1. Meydan Laurousse Cilt 12 sf 551) Özellikle Almanya’da (1348 – 1349) yılları arasında vebadan ölenlerin sayısı oldukça arttı. Bu durum karşısında Papaz Clemens VI: Von Avigon vebanın nereden kaynaklandığını öğrenmek ve hastalığın yayılması karşısında tedbir almak için soruşturma açtı. (2. Lexion Des Mittelalters, Bond 11.  sf 784-785)
Soruşturma sonucu gerçek bir vahşeti ortaya koyuyordu. Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan vebayı Yahudiler kasıtlı olarak yaymıştı. (3. Espana Y Los Judios, Federıco, Ysart Sf 32, 4. Der Grosse Bildatlas Zur Weltgeschichte, sf 557)
Vebayı yaymak için kuyu sularına veba mikrobu atılmış, Yahudi olmayanların evlerinin duvarları içine veba mikrobu bulunan mürekkep sürülmüştü. (5 Devil Drogs And Doctors sf 202-203) Nitekim bir Alman Yahudi’si yine zengin bir Yahudi olan Hanover’li Salamon oğlu Aaron’dan, Hanover kıyılarına atılmak üzere 300 tane veba mikrobu bulunan zehir torbası aldığını ve bunları hem şehrin kısına ve ham de diğer bazı şehirlerin kuyularını zehirlediğini itiraf etmişti. (6. La Mort Noir Chronic Dela Peste, Johannes Jnohl sf 218)
BAZI ÖNEMLİ TESPİTLER
2006 yılında çıkartılan 5553 sayılı bir kanunla, ülkemizde yerli tohum üretimi yasaklanmış, üretenlere de ağır cezalar konmuştu. O günden bu güne üretilemeyen yerli tohumlar çürüyüp özelliklerini kaybederlerken tohum ithalatı, başta İsrail olmak üzere diğer 6 adet çok uluslu tohumculuk şirketlerinden alınmaktadır. Hem de 4 ton domates satarak ancak 1 kg tohum alabilme pahasına…
Şimdi de (2015/Kasım) Tarım Bakanlığı 53 ayrı yem çeşidinin GDO’lu olabileceğini bir Genelge ile yayınlamış bulunmaktadır. GDO’lu gıdalarla beslenen hayvanlarımız, bir ara geçit olacak ve bu gıdalar onların etleriyle insanlarımıza da geçecektir.
İsrail’in yemediği, ABD ve AB ülkelerinin sınırlarından içeriye sokmadıkları, Rusya’nın da bizim marul ve dolma biber ihracatımızı “sağlığa zararlı bakteriler taşıyor” gerekçesiyle geri çevirdiği, GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş) gıdaların her çeşidine açık olan ülkemizde bu gıdalar bizlere ne yapmakta ve küçük yavrularımıza nasıl tesir etmektedir?
Aradan geçen dokuz yıldır bu GDO’lu tohumlarla üretilmiş gıdalarla beslenen milletimiz ve özellikle de küçük çocuklarımız, bu tohumların birer kobayı olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu olaylar gün de geçtikçe artacaktır.
Aşağıda göreceğiniz olaylarla karşılaşmanız halin de bize bildirmenizi rica ederiz.
2015 yılı Mart ayında Konya Numune Hastanesine başvuran 6 yaşında ki bir kız çocuğunun ana ve babası, “Kızlarının bu yaşta adet görmeye başlamasını…” dile getirerek Dr. Hüseyin Özdil’den yardım istemişlerdir.
26.Kasım.2105 günü akşam saat 19.30 da kanal ATV de takdimci ile bir uzman karşılıklı konuşmakta ve “8 yaşında bir kız çocuğunun meme kanserine yakalanmış olduğu” vurgulanmış ve buna çözüm yolları aranmıştır.

6 Haziran 2015 Cumartesi

DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ ( 5 – 11 Haziran )

DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ
( 5 – 11 Haziran )
İnsanların sürekli yaşadıkları yere çevre denir. Dağlar, ovalar, çayırlar, ormanlar, göller, denizler, ırmaklar, doğal çevreyi oluşturur.
Doğal Çevrenin korunması amacı ile 1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı toplandı. Bu toplantıda çevre sorunları ele alındı. Çevre kirlenmesine karşı üye ülkeler ortak çözüm yolları aradılar. Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında 5 Haziran gününün Dünya Çevre Günü olması kararlaştırıldı. Her yıl Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerde 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak değerlendirilir.
Ülkemizde bu amaçla 1978 yılında Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, daha sonra Çevre Müsteşarlığı kuruldu. Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı 5-11 Haziran tarihleri arasını Çevre Koruma Haftası olarak kabul etti. Çevre Koruma Haftasında okullarda öğrencilere doğal çevrenin korunması gereği öğretilir. Hafta boyunca radyo ve televizyonda halka çevre kirlenmesi ile ilgili bilgiler verilir. Alınması gerekli önlemler anlatılır. Gazete ve dergilerde doğal çevrenin korunmasına ilişkin yazılara yer verilir.
Doğal çevrenin kirlenmesi bütün ülkelerin ortak sorunudur. Çevre kirlenmesi hepimizin günlük yaşayışını etkileyen bir olaydır. Uygarlığın gelişmesi, endüstrileşme sonucu fabrikalarda insan gücüne gereksinme arttı. Kırlarda, köylerde, doğal çevrede yaşayan insanlar kentlere göçtü. Kent nüfusu önemli ölçüde çoğaldı. Kentlerde nüfusun artışı ve endüstrileşme ile birlikte çevre sorunları ortaya çıktı. Bu sorunun en önemlisi çevre kirlenmesidir.
Başlıca çevre sorunları su, hava ve toprak kirlenmesidir.
Su kirlenmesi ile deniz hayvanlarının yaşam ortamları bozulur. Kirli sularda avlanan balık ve öteki deniz ürünlerini yemeyelim. Böyle sularda yüzmeyelim.
Hava kirliliği daha çok yakıtların gereği gibi yakılmaması sonucu ortaya çıkar. Kirli hava solunuma elverişsiz havadır. Kirli hava solunum yolları hastalıklarını artırır. Solunum organlarımızı yorar. Hava kirliliği ölümlere bile sebep olur.
Toprak kirlenmesi; çeşitli ilaç ve gübrelerle toprağın tarıma elveriş­siz duruma gelmesidir. Çiftçilerimiz; tarlada kullanacakları ilaç ve gübre çeşidini ziraat mühendislerine, teknisyenlerine sormalıdır. Hangi gübrenin hangi cins topraklarda yararlı olacağı bilinmektedir. Bu nedenle; ilgili uzmana danışmaksızın ilaç ve gübre kullanılmamalı. Toprak kirlenmesi toprağın verimini azaltır. Bitki hastalıklarını çoğaltır.
Bugün pek çok ilimiz çevre sorunları ile karşı karşıyadır. Örneğin Ankara'da hava, İstanbul'da su… Mersin ve Adana'da toprak kirlenmesi birer çevre sorunudur.
DOĞAL ÇEVRENİN KORUNMASİ İÇİN ALINACAK ÖNLEMLER
Doğal çevrenin korunması : Bu konuda alınabilecek belli başlı önlemler şunlardır:
Akar ve durgun sular, insan ve hayvan artıkları ile kirletilmemeli,
Biriken çöpler hemen kaldırılmalı,
Zararlı hayvanların, böceklerin özellikle, karasinek ve sivrisinekle­rin üreyip çoğalmaları engellenmeli,
Kanalizasyon borularındaki patlamalar hemen ilgililere bildirilme­li.
Yakıtların tam yakılması sağlanmalıdır. Böylece hem enerji kaybı, hem de hava kirliliği önlenmiş olur.
Doğal çevrenin kirletilmesi yasalarımıza göre suçtur. Bu suçu işleyenlere para ve hapis cezaları verilir.
Doğal çevre bizim çevremizdir. Biz doğayı korudukça doğa da bizleri korur. Havaya, suya, toprağa karışan kimyasal artıklar doğayı etkiliyor. Bu artıkların çoğalması insan sağlığını bozuyor. Kısaca çevre sorunları, sağlımızla yakından ilgili bir konudur.
Bulunduğumuz yeri kirletmeyelim. Doğal çevrenin güzelliklerini korumak hepimizin görevidir. Bu konuda girişilen çalışma ve çabalara katılalım. Soluduğumuz havanın, içtiğimiz ve kullandığımız suların, bulunduğu­muz yerin temiz olmasını istiyorsak çevre kirlenmesine engel olalım. Sağlımıza uygun bir çevrede yaşamak için doğal çevremizi koruyalım.
KONUŞMA
Sevgili Arkadaşlar!
1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan bir kararla, 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Haziran ayının ikinci haftası ile başlayan haftayı, okullarımızda Çevre Koruma Haftası olarak kutlamaktayız.
Sanayileşme ve kentlerdeki nüfus yoğunlukları, çevre sorunlarının artmasına sebep olmuştur. Bütün ülkelerin ortak sorunu haline gelen çevre kirlenmesi, günümüzde insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Ölümlere neden olan solunum yolu hastalıklarının çoğu hava kirliliği sonucunda olmaktadır. Balıklar, çevre kirlenmesinden en çok zarar gören canlıların başında gelir.
Sanayi atıkları, spreyler, yakıtlarla ortaya çıkan dumanlar, petrol ve ilaç atıkları, plastik ürünler, suni gübreler ve çöpler, çevre kirlenmesine sebep olan en önemli etkenlerdendir.
Çevre kirlenmesini, insanın doğaya verdiği zarar olarak da tanımlayabiliriz. Doğanın korunmasını ve tahribatının engellenmesi zorunludur. Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için kirlenmeleri mutlaka önlemek, yeşil alanları ve hayvanları koruyup çoğaltmak gerekir. Bilinçsizce sağa sola attığımız plastik ürünlerin doğada 400 yıl kadar çürümeden kalabildiğini söylersek, karşı karşıya kaldığımız tehlikenin boyutlarını biraz olsun anlayabiliriz. Çevrenin kirlenmesini önlemek için üzerimize düşen görevleri mutlaka yapmalıyız.
Hepinize güzel ve temiz bir çevrede, mutlu ve sağlıklı bir ömür dilerim...